SAYIN VALİ HAKLIYDI 

  “Zonguldak artık kömürden başka alanlara yönelmeli”  Tam olarak değilse de buna benzer bir açıklama yaptı sayın vali ve...

Abone Ol

 

“Zonguldak artık kömürden başka alanlara yönelmeli”  Tam olarak değilse de buna benzer bir açıklama yaptı sayın vali ve bazı kesimler açıktan söylemese de el altından oldukça sert tepki gösterdiler, kendi aralarında sayın valinin bu açılaması ile bir zamanlar İshak ALATON’ un yaptığı talihsiz açıklamalara atıf yaparak hamaset yaptılar ve yapmaya devam ediyorlar. 

Sayın valiye yaranmak, yağ çekmek gibi bir derdim yok bunu baştan açıklayayım da geçelim asıl mevzuya: 

Yapılan en kesin rezerv hesaplarına göre havzada yaklaşık olarak 1 300 000 000 ton taşkömürü mevcudiyeti var ve bana göre bu rakamı en az olarak alabiliriz.  Bir kenara bu rakamı koyalım.  

TTK ve özel sektörde yaklaşık olarak 10 000 fiili çalışan var, bu rakamı beşle çarpın 50 000 kişi bunu da bir kenara koyun. 

Ülkemizin yıllık taşkömürü ihtiyacı 28 milyon ton olup yerli üretim yaklaşık 2 milyon ton üretmektedir, geri kalan ihtiyaç ithal yoluyla karşılanmaktadır. 

1848 yılından beri bu kent ve ocaklarda yapılan bir yeraltı madenciliği ve buna bağlı olarak oluşan bir madencilik kültürü ve birikimi var. 

Uzatmayacağım: “Bir zamanlar ülke ekonomisinin lokomotifi olmuştur, bu kent ve madenlerin ekmeğini yemeyen vilayet kalmamıştır, taşkömürü stratejik bir üründür” gibi basit ve ucuz kahramanlık kokan mazeretlere sığınmadan söylüyorum:  Bu kentin ve bu madenlerin bu hale gelmesinde ne genel müdürlerin, ne bürokratların, ne de çalışanların bir kusuru vardır, eğri oturup doğru konuşalım: Bu kent ve bu madenlerin bu derece vefasızlığa uğramasının tek suçlusu siyasettir. Yaklaşık 35 yıldır bu mesleğin içinden birisi olarak söylüyorum; bunca yıldır bu kurumda istisnalar dışında yapılan tüm atamalarda liyakat değil başka kriterler arandı, kurumda uzun vadeli avam projeleri yapabilecek durumda olanlar sürekli dışlanarak iş ehline verilmedi ve bunu yapanlar sadece siyasilerdi. Hiçbir siyasi yekte kurum için 10-20 yıllık bir plan hazırlamadı, herkes günü kurtarmaya çalıştı, ister inanın, ister inanmayın sendika seçimleri bile bu kurumu nasıl batırabiliriz projesinin bir uygulamasıydı. Çok eskilere gitmeden söylüyorum Özal zamanındaki grevler ve bu grevlerdeki sözüm ona kahramanlıklar aynı projenin bir parçalarıydılar, o günler bu günlerimizi görmemize o kadar engeldi ki, kurumun bu hale geleceğini söyleyenler vatan haini olarak linç bile edilebilirlerdi, bu nedenle kimse sesini çıkarmadan bu bitişi sadece izlediler ve geldik günümüze. O kadar kısa yazmaya çalışıyorum ki o kadar olur, ama kısa kesemiyorum çünkü mesele derin, öyle valinin bu günlerdeki çıkışı ile sınırlı değil, mesele çok eskiye dayanıyor. Akara artık bitmiş olan bir kurumdan kurtulma derdine düşmüştür, bu haliyle yürümüyor ama günümüz siyasileri hala günü kurtarmanın peşindeler, eğer içlerinden geçenleri söyleseler bir daha seçilemeyecekler, söylemeseler de Ankara bir hesap yapıyor; ekliyor, çıkarıyor, bir türlü bütçeyi denk getiremiyor. Dikkat edilirse sayın Cumhurbaşkanı en son bu kente geldiğinde işçi alalım diyemedi, çünkü içinden geçen realite buna izin vermiyordu, lafı dolaştırıp Filyos’a getirdi ve konuyu geçiştirdi.  

Ankara şöyle düşünüyor: “28 milyon ton ihtiyacımın 2 milyon tonu da ithal ederim ve bu yükten kurtulurum” Dikkat edilirse bir zamanlar ülke ekonomisinin lokomotifi olan bir kurum artık resmen yük olarak görülüyor. 

“Örgütlü işçi gücü her zaman başımızı ağrıtır, bunu Semra ÖZAL için söylenen iğrençlikte gördük, bir daha bu hataya düşmeden bu dosyayı kapatmak en kolayı” 

“Kuruma ne kadar işçi alırsak o kadar zarar ediyoruz, yıllardır kişi başı randıman 400-500 kg arasında, oysa dünya ortalaması bunun kat kat üstünde ve ithal edeceğimiz kömür bizim ürettiğimizden kat kat ucuz ve tehlikesiz.”  

Sonuç olarak Sayın valimiz söyleminde haklıdır, çünkü devletin bir bürokratıdır ve Ankara’dan farklı düşünmez, düşünmez ama yeni istihdam alanları yaratmak da görevleri arasında olduğundan böyle bir açıklama yapmıştır, doğru-yanlış diye irdelemekten se, hala kurum için çözüm önerileri olanları bir kere olsun dinleseler ne kaybedeler? Sayın valiye sitem etmek çözüme katkı yapmıyor ve gerçeklerin bir gün mutlaka gün yüzüne çıkması gibi bir huyları vardır. Daha önce yazıldı bu konular, yine yazıyorum : Çözüm var ve bu ülkenin bu kömüre ihtiyacı var, son bir not: Bu ocaklar terk edilirse  bir daha torunlarınızın torunlarının da alması mümkün değil, her kesim şapkasını önüne koysun ve eni-konu bir düşünsün, yarın yaşayacakları vicdan azapları da çözüme katkı sunmaz.