Editör: TE Bilisim
Medya etiği ve Dezenformasyon
Yeni iletişim teknolojilerinin gelişimi, medya alanında yapılan haber çalışmalarında ciddi bir dönüşüm
yaşanmasına neden olmuştur. Bu gelişim ve dönüşüm sonucunda kamu yararı misyonu sahibi olan
gazetecilerin yaptıkları haberlerin güvenirliliği sorgulanmaya başlamıştır. Yandaş, candaş ve yoldaş
gibi lakaplar takılan gazetecilerin televizyonlarda siyasi parti temsilcisi gibi söylemlerde bulunması ise
medya etik kurallarımızla ters düşmektedir. Gazeteci bir spor kulübü taraftarı olabilir, fakat bir spor
kulübü sözcüsü veya taraftarı gibi hareket edemez kuralımız unutulmuştur.
Kişisel görüşler, inanışlar ve hisler ise nesnel esasların yerini almış, bu durum gazeteciler olarak
bizlerin özeleştirilerde bulunmamıza neden olmuştur.
Geçtiğimiz günlerde televizyon ekranlarından “Karne hediyesi et alan çocuk” haberini hatırlarsınız.
Tam olarak bu olayı dezenformasyona örnek olarak verebiliriz. Muhabirin çocuğa nasıl konuşacağını
kayıt öncesi anlatması, bir çocuk ile nasıl röportaj yapılması gerektiğini görmezden gelmesi,
ilkelerimiz ve medya etik kurallarına ters düşmektedir.
***
Özellikle salgın, doğal afet, seçim dönemleri veya toplumu yakından ilgilendiren önemli konularda
dezenformasyonun daha fazla artış gösterdiği ortaya çıkıyor.
***
Dezenformasyonun en yaygın yaşandığı alan ise ‘Sosyal Medya’dır. Sosyal medyanın ülkemizde hızlı
bir şekilde kullanımı yaygınlaşmıştır. Bu durumun olumlu etkileri olduğu gibi sosyal medya aracılığıyla
sahte haberlerin hızlı bir şekilde kamuoyunda yayılması olumsuz bazı durumları da meydana
getirmiştir.
Hem geleneksel medya hem yeni medya ve sosyal medya ile yayılan gerçek olmayan haberlere, etik
kurallardan ayrılmayan medya temsilcileri karşı mücadele vermişlerdir.
İsterseniz “gerçek olmayan haberler” ister “dezenformasyon” adıyla analım, bu tür maksadı kötü olan
haberlerin hangi platformda yapılırsa yapılsın kamuoyunu yanlış yönlendirmekte ve toplumsal açıdan
büyük yaralar alınmasına neden olmaktadır.
Şahsi inanışlar ve razı olduklarıyla gazetecilik yapmak gayretinde olanlar, hakikate dayanan araştırma
gazeteciliğini unutmuşlardır.
Gerçek olmayan haberler gazeteciler tarafından veya sosyal medya aracılığıyla yayılmaya
başladığında, daha sonradan gerçek olmadığı hakikati ortaya çıksa bile yapılan gerçek dışı haberler
kamuoyunu etkilemeyi sürdürmektedir.
Bu gerçek dışı haberler ile kirlenen ortamı ortadan kaldırmak ve kamuoyunun sağlıklı bir şekilde
oluşması çalışmaları yapan etik değerlere bağlı gazeteciler, doğru ve hakikati içinde barındıran
haberlerle sürece katkılarda bulunması ümit verici bir durumdur.
Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Sosyal medya yasası olarak bilinen Basın Kanunu ile
bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun’a, gazetecilerin karşı olduğu tezi bu sebeplerden
dolayı gerçeği yansıtmamaktadır.
Hakikate ve medyanın etik ilkeleri ile standartlarına bağlı olan gazeteciler dezenformasyon ile zaten
yıllardır mücadele etmektedir.
Medya kuruluşlarımız olarak yasa hazırlanması sırasında katkılarda bulunduk. Yasa yürürlüğe
girmeden önce ve girdikten sonra da Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ve Basın İlan Kurumu ile bir
dizi görüşmeler yaparak, bu yasanın gerçek olmayan haberlerin yanlış kamuoyu oluşturmasına engel
olması bakımından ne denli önemli olduğunu da vurguladık.
Fakat Dezenformasyon yasasında 29. Maddenin yer alması yasanın sansür yasası olarak bazı
çevrelerce dile getirilmesine neden olmuştur. Ülkenin güvenliğine ve kamunun sağlığına saldırı
yapılıyorsa zaten anayasaya göre ceza verilebilmektedir ve verilmelidir de zaten…
Bu hapis sözcüğünün 29. Madde ile yasanın içerisinde yer alması hem korku ortamı oluşturmuş hem
ülkemiz ve ülkemiz dışında sansür yasası söylemlerinin yapılmasına neden olmuştur.
Tabi uygulamada nasıl ilerlenecek ve nasıl bir yol haritası çizilecek hep beraber göreceğiz.
Belki de bu madde, denetim mekanizmasının sağlıklı işlememesinden dolayı sosyal medya aracılığıyla
yalan/yanlış bilgilerin dolaşıma sokulmasına engel olacaktır.
Bu madde medya etik değerlerimize karşı hareket sergileyen gazetecilerin mesleğimize ve
kamuoyuna zarar vermelerinin önüne set olacaktır.
Karşı durduğumuz bu madde sosyal medyayı haber kaynağı kullanarak, yalan/yanlış haberleri teyit
etmeden bazı gazetecilerin yayınlamalarını da ortadan kaldıracaktır.
Ferhat Yıldırım olarak bir medya mensubu olarak 29. madde, medyanın koruyucu meleği olarak
anılabilir mi? diyerek kendi kendime soruyorum!
Kim bilir…
Göreceğiz…
***
“Dezenformasyon” (disinformation), yanlış bilgilendirme anlamına geliyor. İçeriğinde gerçek dışı bilgi
kullanılan ve bir anlamda manipülasyon amacı taşıyan dezenformasyon genellikle kara propaganda
olarak da bilinir.
***
Dezenformasyon ile sıklıkla karıştırılan diğer bir kavram olan “mezenformasyon” (misinformation) ise
yanlış bilginin kasıtsız olarak paylaşılması anlamına geliyor.
***
Dezenformasyonun gerilimler yaratarak, demokratik kurumlara olan güveni sarsarak çevrim içi
nezaketsizliği yaydığı ve toplumları kutuplaşmaya ittiği gerekçesiyle birçok ülkede yasal düzenleme
yoluna gidildi.
FERHAT YILDIRIM
Yorumlar