Mazdek Kavatından Feto'ya geldik

Abone Ol

   
Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) yaptığı fenalıklar savcıların hazırladıkları iddianamelerle bir bir ortaya çıkmıştı. Öyle ki insanlık tarihinde emsali görülmemiş bir ahlaksızlık ve hıyanet şebekesi ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılıyor.

İşte 15 Temmuz 2016 darbesi ile ilgili olarak Edirne’deki FETÖ iddianamesinde bir rezillik daha ortaya çıkmış durumda. İddianamede “FETÖ’nün önceden kendi içlerine aldıkları özellikle zeki ve güzel kadınları çeşitli kademelerdeki üst düzey görevlilerle evlendirdikleri” ifade edildi.

Bu durum günümüzden 1400 yıl evvel yazılmış meşhur bir kasideyi akla getiriyor. Birçok defa basılmış ve dilden dile aktarılan Hz. Ali’nin bu kasidesinde bakın neler geçiyor: (elimdeki metin iyi okunmadığı için küçük sehivler olabilir fakat manası çok açıktır)

Uhrufun ücmin süttiret testira (Âlem harfleri satırlandı)

Bite biha emir vel fakir (Emir ve fakir onlarla geceledi)

Ve kul bi ennel vakte bane vaktereb (Bil ki şüphesiz vakit yaklaştı)

Fentazirüd-deccale ağvamen kazib (Bekleyin Deccalı, yalancıların en körü)

Sümme a’lemü meaşire ihvani (Sonra biliniz ki ey ihvan)

Enne kuvate ahirizzaman (Şüphesiz Ahirzaman kavatını)

Hum ulema-u zuveku efvahehüm (Onlar ulemadır onların ağızlarını zevklendirdi)

Sümmen senev vetübau ehvaehum (Sonra yetiştiler ve heveslerine uydular)

Bediüzzaman Said Nursi, Rumuzat-ı Semaniye isimli eserinde bu kasideye yer vererek “Huruf-u Arabiye (harfleri) Acemi yani Frengi hurufuna tebdil edildiği zaman Deccalı intizar ediniz (bekleyiniz).  Evet, o işi yapan ise küçük Deccallardır ki, büyük Deccal’ın ileri karakoludur. Hem o zamanın en fenası ulemanın (alim ve hocaların) fenasıdır. Yani dalaletin (inançsızlığın) en fenası, ulemais-su (kötü âlimler) namı altındaki bir kısım kisve-i ulemada (hoca kıyafetini giymiş kişilerde), dini dünyaya satmış adamlardan gelir. Ben de bu noktaya binaen derim ki: Hangi ulema var ki; ezan-ı Muhammediyeyi beğenmeyip, ezan yerinde bir şarkıyı kabul etsin. Öyleler âlim değil belki “kemeselil hımari yahmilu esfara- ciltlerle kitap taşıyan merkebin hali gibidir” (Cuma Suresi-5) altında dâhil oluyor… Bu küçük Deccallardan 100 sene sonra büyük Deccala işaret vardır. Nasıl ki bu geçmiş yüzün iki başında Mason komitesinin ve onun mukaddimesi olan Yeniçeri içerisine giren fesad komitesi, o yüzün iki başındadır. Allahu âlem (Her şeyin en doğrusunu Allah bilir) bu gelecek yüzün başında bu küçük Deccallar komitesi bulunduğuna “inneşanieke huvel ebter- Muhakkak ki sana (nesli kesik diye) buğzeden, o kendisi ebterdir (soyu kesiktir)” (Kevser Suresi 3) işaret ediyor.

Bu yazılan metinler çok anlam ifade etmektedir. Latin harfleri inkılabına işaret edildiği gibi CHP diktatörlerine hatta F. Gülen’in sadeleştirme adı altında Risale-i Nur eserlerini tahrif etme ve 15 Temmuz 2016 daki hain darbe teşebbüsü girişimine de işaret vardır.

Sözler isimli eserde geçen Sözler (sf. 28) “Ey göz, güzel bak! Âdi bir kavvad nerede? Kütübhane-i İlahînin mütefennin bir nâzırı nerede?” kısmı, bakın nasıl sahteleştirilip tahrif edilmiş “Ey göz güzel bak! Adi yol gösterici nerede, kâinat kitabının ilim sahibi bir seyircisi nerede?”

İşte görüldüğü gibi “kavvad” kelimesini “yol gösterici yapmış. Gerçekten de bu sahtecilik ve ahlaksızlık ile Hz Ali’nin ifade ettiği “Ahirzaman kavatı” tam da bu şahsı işaret etmektedir.

Feto’nun mahiyetini onlarca yazıda ifade etmeye çalıştım. Bunları toplarsanız bir kitap olur. Lakin bu yönünü ilk defa yazıyorum ki gerçekten üzerinde durulmaya değer bir konudur. Süfyaniyet Komitesinin en önemli ferdi olduğunu bihakkın ispatlamaktadır.

Bediüzzaman’ın Şualar isimli eserinde bahsettiği ve 4 önemli kişinin lideri olduğu” Süfyaniyet Komitesi” çok fazla bilinmez. Hâlbuki bu konuda yazılmış ciltlerle kitap mevcuttur. İlgilenmek isteyenler internetten de bu eserlere ve özellikle de benim makalelerime bakabilirler. Bu sayede F. Gülen denilen dehşetli şahsın mahiyetini ve özelliklerini değişik bir bakış açısı ile öğrenebilirler.

Evet, “Ahirzaman kavatı” ifadesi CHP diktatörlerine ve Feto’ya yakışmaktadır. Çünkü bundan 1600 yıl önce yaşamış olan ve Kavat ismini insanlığa bırakmış olan Şah Kavat ile bunlar arasında çok büyük benzerlikler bulunmaktadır. Sasani kralı Şah Kavat kimdir? Okuyunca bana hak vereceksiniz.

488 yılında imparatorluk tahtına çıkan Şah Kavat’ın Mazdeklere katılması İran’da büyük bir dönüm noktası olmuştur. Sasani topraklarında, Mazdek inancı onun sayesinde serbestçe yayıldı. Zengin ve asilzadeler güç kaybederken sosyal hayat ve kadın erkek ilişkileri boyut değiştirmiştir.

Kavat, Mazdekizm'e bağlılığını ve özel mülkiyeti olmadığını göstermek için eşinin Mazdek ile gayrimeşru ilişkiye girmesine izin vermişti. Böylelikle, ismini kötüye çıkaracak sıfatı da kazanmış oldu. Onun yerine tahta oturan Khosrau (Kisra), ortak mülkiyeti sapkınlık olarak görüyordu. Meşhur Veziri Nuşirevan ile birlikte Mazdek ve onun yolundan dönmeyenler idam edildi. Mazdek inancı, zayıf da olsa bir süre daha İran kırsalında yaşamaya devam etti. Mazdek’in sapkın anlayışının ifadesi olan Kavat (gavat) ismi, Orta Doğu dillerinde karısını pazarlayan kişi anlamında hakaret amaçlı kullanılır oldu.

Her şeyi mübah olarak sayan Mazdek, Kral Kavat’ı da mezhebine sokmuştu. Feto’da paralel bir şekilde amacına ulaşmak için her şeyi mubah sayan ibahe mezhebindendir. Sadece İslam âleminin değil bütün insanlığın yüz karasıdır ve fitnesi kıyamete kadar unutulmayacaktır.

Mazdek ile birlikte Mazdekizm öğretileri ile ülkeyi yönetmeye başlayan Kavat’a benzer şekilde Ahirzaman Kavatı Feto da öylesine iğrenç işler ve büyüler yapmıştır ki sonunda tüm insanların nefretini kazanır. İran halkı Kavat’a kızıp tüm dünyaya küçük düşürüldüklerini anladığı için isyan etmiştir. Kavat iktidardan indirilir ve Mazdek kaçar. Her ikisinin manevi şahsiyetini içinde barındıran Feto ise Türkiye’den kaçar ve fitnesine ABD’de devam eder.

Kesin olmamakla birlikte tarihten ilginç bir iki ayrıntıyı da vermekte yarar vardır. İlk komünistler olarak kabul edilen Mazdekîler, İran Şahı Kavat'ın müsamaha göstermesiyle etkinlik kazanıp ülkeye hâkim olunca, yayılan ahlâksızlıklar karşısında halk, çareyi Akhun kralına başvurmakta bulur. Türk anlayışının kavrayamayacağı şeyleri öğütleyen Mazdekîlerin görüşlerine çok kızan Akhunlar, büyük ordularla İran’a girerler ve ülkeyi bunlardan temizlerler.
Mazdekîler, tamamen ortadan kalkmadılar ve gizli olarak varlıklarını sürdürdüler. Hatta İslam’ın ilk dönemlerinde Müslüman olmamış yerli halk arasında yaygınlık kazandılar ve 9. Yüzyıl’da "Babek" adlı bir yönetici idaresinde yeniden isyan ettiler. Başlangıçta Ermeni’lerden de destek alan isyan, öngörülen ahlâksızlıklar yüzünden Ermeni ve Gürcülerin dahi tiksintisini kazanmıştır. Ve kaderin garip bir cilvesi olarak Babek isyanını da bir Türk komutan olan "Afşin" bastırmıştır.

Günümüzde ise sapık düşünceli FETÖ isyanını ise önderleri olan Cumhurbaşkanı Erdoğan yönetiminde Türkler bastırmıştır. Ordunun yönetim kademesinin çoğunu ele geçirmiş olan FETÖ örgütü, halkın canları pahasına tankların üzerine çıkması ile perişan olmuş şimdi mahkemelerde yargılanmaktadır.  

Demek ki gerçekten de tarih tekerrür ediyor. Akif’in dediği gibi yazımıza nihayet verelim. “İbret alınsaydı tekerrür mü ederdi?”, vesselam…