Ahmet Münir Hamzaçebi'nin yazdığı mektup şöyle:
Sevgili Öğretmenim,
Ben dün çığlık gibi büyürken, günden güne ehlileşerek bugün yolu bahara çıkan bir melodiye dönüştüm. Avaz avaz hallerimi hatırlıyorum; hani şu kulağı tırmalayan… Her şey bir tek harfle başlamıştı ve sonra güneş doğdu topraklarıma. İçi ısındı kelimelerin. Halbuki henüz okuyabildiğim tek şey bir heceydi mesela… Uzun bir yol çizdiler önüme; yön bilmem, iz bilmem derken çiçeklerin arasından çıkıp gelen bir serçe gibi yaklaştınız. Sesiniz hep büyülü… Söylemleriniz kelebek… Bir kelime öğrettiniz; kalem tutturdunuz elime… Çözüldü zor dediğim ne varsa yumak gibi ve oldu dediğim anda fırtına sardı etrafımı. Rüzgar hırçın ve karşımda… Önümde surlar, aşılması gereken dağlar ve biz bizin düşmanıyız. Ben sizden ilk olarak yazmayı ya da okumayı değil anlamayı öğrendim öğretmenim. Kendimi, arkadaşlarımı, herkesi… Yolun yeni başladığını öğrendim. Yoluma ışık olduğunuzu…
Yarın dediğimiz dünlerden birinde geçen zaman oldum eski bir saatin kadranına takılmış. Yap dediler, çalış dediler. Ben dönüp dururken yelkovanın ucunda, birikirken heybemde öğrenilmesi gerekenler, yanımda siz vardınız öğretmenim. Sizler… Gözümü korkutan hangi karanlıksa aydınlattınız baktığım yeri… 3, 5, 7, 10 derken gidilecek yollar hep çoğaldı. Sizler hep oradaydınız. Bugün siz benim elimi tuttunuz, yarın bilmediğim bir şehirde hiç görmediğim başka bir çocuğun elini tutacak sizden birinin eli… Onun çığlığı da önce bir melodiye sonra bir şarkıya dönüşecek. İşleyeceksiniz onu inci gibi… Biliyorum öğretmenim ve hissediyorum çünkü bugün ben varsam, biz varsak sizin dünkü emekleriniz sayesinde…
Dün çocuktum günden güne büyüyen, bugünse genç bir adam. Yol uzun; belli ki daha da büyüyeceğim ama söz öğretmenim; yoluma ışık tutan her birinizi de beraberimde götüreceğim. Ne sizi unutacağım ne de emeklerinizi… Öğretmenler gününüz kutlu olsun öğretmenim, hoş bütün günler sizin olsa ne çıkar; ödenmez hakkınız ama olsun. Bugün bir kere daha sizin gününüz kutlu olsun.
Ahmet M. Hamzaçebi