Mamafih her canlı bir tek biçimde yaratılmış olsa idi, aralarındaki benzerliklerle sonu gelmeyecek derecede yaşam döngüsünde düzeninin karıştığı gibi geri dönüşü olmayan büyük sorunlar çıkacağı olağandır.
Kimi insanlar açık tenli, kimi sarı tenli kimi siyah tenli yaratılmışsa yaratanın sır babında elbet
bildiğindendir.
Bizler her insana saygı duyarak her durumda te’sir kaynağı Allah c.c dır. Düşününüz ki
insanoğlu nevinin yeryüzündeki milyarlarca fertleri arasındaki farklılık hiçbir sınıfı insan nevinden
çıkarıp da başka bir nev’a dahil edilebiliniyor mu.? O halde insan yalnız insan olduğu için saygıyı hak
etmektedir.
Felsefik manada gelişme ve seçme yolu arasındaki birbirini gerektirme söz konusu değildir. Yani
hayatın madde ve cisim kabilinden olduğu kabul edilemez. İbn-i Sina Kanun kitabında hayatın his ve
hareket kuvvetine aykırı ve onu gerektiren bir kuvvet olduğunu neşr etmektedir ki kabulüm de budur.
Taftazani ise aklın cevher kabilinden olduğunu da benimsemiştir.
Yaratan, insanı diğer canlılardan üstün ve müstakil olarak, eşini de dilediği gibi yaratıp var etti. İkisini de Cennette bir müddet konaklatarak sonradan hikmetince onları yeryüzüne bıraktı. Bu ibareler tüm kutsal kitaplarda ve hadislerde yer almaktadır ki insanoğlunun kati suretle esir veya köle olarak kullanılmaması, aşağılanılmaması gerekmektedir.
İnsanın akıl kuvveti artarak ilim öğrenip, güzel ahlakı kötülerinden ayırt etme ve kendi nevinin
üstünlüğünü sağlayan meziyetleri elde etme de kudret sahibi yapacak üstün dereceye ulaşmıştır ki,
bu derece onun dini tekliflere muhatap olmasına sebep olmaktadır. İnsan dini, dili, ırkı, kültürü vb.
sebeplerden farkındalığına saygı gösterilerek ayrıştırılmamalıdır. Yakın zamanda okuduğum bir yazıyı
hatırlatmak isterim ki, Amerika da köleliğin yaygın olduğu zaman, 1849 yılında, Harriet Tubman adlı
kadın, köleleri esaretten kurtarmak için gizli bir örgüt kurdu ve 700’e yakın kadın köleyi esaretten
kurtardı. Bu konuda öncü bir figür haline gelen Harriet’e sordular: Köleleri kurtarmak için en zor adım
nedir.? Derinden bir iç çekip cevap verdi: ‘’Bir köleyi köle olmadığına ikna etmek.’’
Bu zamanda dahi insanda farklılaşmayı kabul edemeyen toplumlar varlıklarını sürdürebilmektedir
ki insanları olduğu gibi kabul edemeyip ırkçılık Vandalizm yayarak toplumsal çöküntülere sebebiyet
vermektedirler. Toplumların kazanmış olduğu ilim zevki, tüm zevk ve şehvetlerin hepsine üstün
gelerek benliğini kaybetmiş şekilde kendinden olmayanları hayvandan aşağı tutarak zulüm ve şiddetle
çevresine nefret saçarlar. Geçmişte yaşanmış olaylardan ders almayan toplumlar gelecekte de aynı
üzücü akıbetleri bugünün Amerikası yaşamaya mahkümlardır.
İnsanlığın mahiyetlerinin insanda bulunması ve ona mahsus bir takım eser ve davranışların
kendisinde görülmesi yaratılışının fıtratı gereğidir. Toplum, aklını, etrafı ile ve açık ikna etmek ve
imanı zayıf olanları belleklerdeki tereddütlerden koruyarak inançlarını düzene sokabilmeli. Yaradanın
ilim ve kudreti, imkansızlığı içine almayan bu mahiyeti, gerek bu alemde gerekse ahirette koyacağı
kanunlarla yapmaya elverişlidir. En doğrusunu Allah c.c bilir. Selam ve Dua ile.
Araştırmacı Yazar-Tarihçi
Volkan Yaşar Berber