İÇİNE ETMEK VE BELEDİYECİLİK

Abone Ol

Bazı güzellikler var ki burnunuzun dibindedir ve bu güzellikleri mumla arayan onlarca insan vardır, buna rağmen sen kıymetini bilmezsin, kıymetini bilmek bir yana elinden gelen bütün kötülükleri yapıyorsun, kırıyorsun, kesiyorsun, dağıtıyorsun, yakıp -yıkıyorsun, elindeki değerin ne olduğunu bilmeden, küpünü doldurup buralardan kaçmanın hesabı içindesin.

Tabi ki bunları Zonguldak için yazıyorum 81 vilayette; bu kentin ekmeğini yemeyen, suyunu içmeyen, damarlarını sömürmeyen kimse kalmadı. Herkes yedi-içti damarlarını süzdü, ormanlarını-denizlerini sömürdü, kısacası dünyada birçok insanın arayıp ta bulamadığı birçok güzellikler burnumuzun dibinde olmasına rağmen bu güzelliklerin içine etmede kimse elimize su dökemedi.  Elindeki nimetin kıymetini bilmeyenlere sözüm yok, onların zaten ormanı yanmış, anlatsak da anlamak işlerine gelmez, ama içinde biraz vicdan olanlara sesleniyorum: Bu güzelim Zonguldak’ta ne yok? Deniz, orman, yeraltı zenginliği, eşi-benzeri olmayan mağaralar, dört mevsim meyve, sezonunda her çeşit balık, kısacası say say bitmeyen bu nimetlerle burun burunayız ama elimizde; un var, şeker var, her türlü malzememiz var, bir türlü helva yapıp yiyemiyoruz neden? Nedeni çok basit; bu kentin hiçbir dönem gerçek sahibi olmadı, hiçbir dönemde aidiyet duygusu yaşayan yöneticileri olmadı. Bu kent için biraz bir şeyler yapmaya kalkanları “buralı değil” ilkel mantığıyla yok ettik ya da süslü sözlerine aldandık ve yönetici seçtik, onlar da ilk iş olarak küpünü doldurup buralardan kaçmanın hesaplarını yaptılar.

Uzun uzadıya yazıp okuru sıkmak istemem ama dert o kadar çok ki kısa kelimelerle anlatmak zor.

Yaklaşan bir yerel seçim var, çok zaman kalmadı şimdiden bu kent için bir şeyler yapmanın, güzelliklerin içine etmeden hazırlanmanın tam zamanı.

BELEDİYECİLİK

 Benim mantığım: Belediyecilikte parti ayrımı her şeye engel, keşke muhtar seçimi gibi olsa, belediye bir hizmet makamıdır, toplumların huzur ve barış içinde insanca yaşayabilmesi için yapılan hizmetler sektörüdür, sadece hizmet yapmakla kalmıyorlar aynı zamanda iş ve istihdam da yaratıyorlar ama bundaki asıl amaç toplumun huzur ve refahını yükseltmektir. Sosyal devletlerde devletin gücü oranında belediyelerin nüfusuna göre kaynak aktarımı yapılır ve tüm toplumun huzur ve refahı sağlanmaya çalışılır, kaynak aktarımı merkezi yönetimde olunca, o da bir siyasi parti olunca iktidar sahipleri olaya biraz da siyasi bakarak bazı kaynak aktarımlarında tarafsız olamıyorlar, böyle olunca da merkezi hükümete yakın belediyelerin huzur ve refahı ile muhalefet belediyelerinin huzur-refahı arasında farklılıklar olabiliyor. Bu sistemde belediye ile birlikte halk da ya ödüllendiriliyor ya da cezalandırılıyor, merkezi hükümetin gücünden korkan halk da bir sonraki genel seçimde tercihini çıkarı yönünde kullanmak zorunda kalıyor, yani sözün özü: Bizim gibi gelişmesini tam olarak tamamlayamamış toplumlarda sadıktan hiçbir zaman mantık çıkmıyor, böyle olunca da merkezi hükümetler “halkın iradesi” gibi bir kılıfı minaresine geçirip hamaset yapabiliyor.

Hep diyorum, yine diyeceğim:

Allah’ını seven ve bu kentte yaşamayı ve ölmeyi göze alanların oluşturdukları aidiyet hislerine zarar vermeden bu kent için bir şeyler yapmaya niyeti olanları cesaretlendirelim, eğer coğrafya bir kader ise en güzel kaderi elimizde tutuyoruz, engel olmayalım bu kentte, bu dünya gibi hepimize yeter de artar bile yeter ki biz biraz sağduyulu olalım.