Sokağa çıkıp rastgele sormaya başlayalım,
Sen olsan ülkeyi nasıl yönetirsin?
Sence ülkemizin en büyük problemleri nedir?
2002 öncesi gibi yamalı bohçalı koalisyonlarlamı veya hızlı ve pratik kararlar alarak krizleri çözebilen istikrarlı başkanlık sistemi ile yönetilmeye devam mı etmek istersin?
Ülkeyi terör guruplarının isteklerine göre mi yönetirdin veya teröristleri kaynağında şimdiki gibi yok edermiydin?
Ezilenler,zulüm görenler beni ilgilendirmez mi derdin veya Ceddin gibi dertlerini dert edinirmiydin?
Mikrofonu önünde gören herkes başlar bilmiş edasıyla anlatmaya.
Kendince çareleri bir bir sıralar ve problemleri hızla çözerler.
Başlar kendi dışında birilerinin eksiklerini saymaya;
Falanca çok sert,etrafını kırıp döküyor.......
Filancı makamını, küpünü doldurmaya kullanıyor.......
Filancı mı, o da makam mevki için her kılığa,her renge giriyor............
Halbuki ben olsam,ekonomiyi bir iki senede uçururum...................
Diğer ülkelerden borç almam,borç verecek hale getiririm.........
Emperyalist güçlere karşı koyarım...............
Ülkemde fakir fukara bırakmam, kimsesiz bırakmam.......
Her kesime adaletle yaklaşırım.........
Dürüst ve liyakatlı ve açık sözlü yöneticilerle çalışırım.....................
Ülkemle komşularımı barış içinde tutarım ......................
Ve daha neler neler............
“Halbuki ayinesi iştir kişinin lafına bakılmaz”demiş büyüklerimiz.
Öyleyse o parlak çözümleri sıralayanların ayinesine, yani lafı yerine yaptıklarına bir bakalım.
Ailesi iyi bir eğitim vermiş, bol bir kazancı var ama çokta borcu var.
Yani geliri iyi olsada, iyi yönetemediği için borç batağında.
Peki ülkenin ekonomisini nasıl yönetecek,ülkeyi nasıl uçuracak............?
Ailesinde kırmadık kalp bırakmamış, peki çevresindeki insanlara nasıl yumuşak davranacak................?
Birileri ile iletişiminde hep kendi menfaatini öncelemiş,
Peki ülkesinin menfaatleri için kendi menfaatini nasıl arkasına atabilecek...................?
Ailesinde veya çevresinde,
kaç kimsesizin kimsesizi olabilmiş?
Kaç garibi sevindirmiş?
Kaç dertlinin derdini çözebilmiş ki,
ülkemdeki kimsesizlerin kimsesi,
fakirlerin umudu,dertlilerin ümidi olsun.
Etrafında kaç kişi ona yanlışlarını rahatça söyleyebilmiş ve onun hala dostu olarak kalmışta, ülkeyi yönetirken etrafında liyakat sahibi ve adalet sahibi birileri kalsın.
Etrafında bazı isimlerle diyaloğu kesmiş,hatta bazıları ile kavgalı bile olmuşsun.
Peki ülken için kendin kadar bile hassasiyet gösteremeyecek misin?
Bu soruları bölgemizdeki,
Teşkilat yöneticileri,
Belediye Başkanları,
Milletvekilleri de hep kendine sormalı.
Aslında seçmenler ise bunları her gün takip ediyor ve ağzından çıkana değil,geçmişte yaptıklarına göre karar veriyor.
Bölgemize bakalım,seçmenin vazgeçemeyeceği hangi isimler var?
Yada takım tutar gibi partisinden kopmayanlar sayesinde siyaset yapıyorum diyenler günlerini gün mü ediyorlar?
Artık neredeyse sağır sultan bile ÇARKÇI KEMAL’i tanıyor ama bir kısım seçmen hala vazgeçmiyorsa da, ülkenin en az 75’i söze değil icraata bakıyor.Geçmişte SSK’yı iflas ettireni,
Kandan dahi alınan KATMA DEĞER VERGİSİ’Nİ,
Parasızlıktan rehin alınan HASTALARI,
Günlerce süren İLAÇ kuyruklarını unutmuyor.
Deniz bitti diyerek,memur ve emekliye verecek para için, deprem vergilerini fırsat bilenleri unutmuyor.
2000 öncesi bankaların paylaşıldığı koalisyonları ve sonra iflas eden BANKALARI hiç unutmuyor.
Bir kısım milletvekiline bakanlık vererek partisinden istifa ettirildiğini sonrada ilk okul mezunu bile olmayanlara verilen bakanlıkları, neticesinde devletin iflasını hiç unutmuyor.
Bugün eskiye dönmek istiyorum korosunu seslendirenlerin, dün bu devleti böyle iflas ettirenlerin içinde olduklarını unutmuyor.
15 TEMMUZ öncesi YURTTA SULH CİHANDA SULH diye naralar atanın bugünde FETÖCÜ olmakla suçlanan İL BAŞKANI’na,git aklanda öyle gel diyemeyip,nasıl sahip çıktığını gören halkımız TV programlarındaki güzellemelere rağmen, lafa değil yaşanana bakıyor.
İçeriden ve dışarıdan yedi düvelin birleşmesine rağmen halkın çoğunluğunun vazgeçemediği liderine bir bakalım.
Ağzından çıkan her sözü yerine getirdiğini gören,
kimsesizin kimsesi olan,
ülkesinin bağımsızlığına ve özgürlüğüne hassasiyet gösteren,
ülkesini iflasdan Dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasına sokan, Mehmetçiğin elindeki silah için dışarıya olan bağımlılıktan,
şimdi İHRACATI her yıl artan SAVUNMA SANAYİSİNE,İHA ve SİHA’sına kavuşmasını sağlayan bir lider ise her türlü iç ve dış mihrakların saldırısına rağmen dimdik ayakta kalabiliyor ve halkımız yine lafa değil icraata baktığını gösteriyor.
Yalanlarla,algılarla, CHP+İYİ PARTİ+HDP ortaklığı ile seçimde kazanılan, ANKARA, İSTANBUL, İZMİR’deki ve YALOVA’daki, son olarakta MENEMEN belediyesindeki soygun ve talan ittifaklarını GÖRÜYORUZ.
Birden KILIÇDAROĞLU VE AKŞENER,sokağa çıkma yasağı istediler ama yönettikleri tek belediyeden bu minvalde bir tedbir görmedik.
Hızlarını alamadılar,anketlerde belediyelerdeki yolsuzluk haberlerin katkısı ile eridiklerini gördüklerindenmidir acilen erken seçim istediler.
Yada iç ve dış dostlarına yine fazlamı güvenmeye başladılar?
Öyleyse mahallemizde, ilçemizde, şehrimizde laf değil icraat yapanlardan olmaya talip olmalıyız.Kenardan ahkam kesen değil sahada garip gurabanın duasını alan olabilmeliyiz.
Yedi düvelin saldırısı ortada, bu vebalden kurtulmak, kötü emelli olanlara fırsat vermemek için, sahada olacağız yada dualarımızla sahada olanların yanında olacağız.
Ben deme de değilde, istişarede hayır görüp,
Niyetimiz ALLAH RIZASI olursa,her halükarda kazanan oluruz.
HER BANKAYA BİR BAKANLIK/ HER PARTİYE DEVLETDEN KONTENJANLI KADROLAR KOALİSYONLARI MI?
Bunlar da ilginizi çekebilir