ZONGULDAK

HEM KENDİNİZİ, HEM DE ŞEHRİMİZİ TÜKETMEYİN...

Abone Ol

Şehrimize hizmet gelsin diye çırpınmak ne zaman ayıplı iş oldu aklım ermedi.
İmza gazetesi ve tabii ki Osman Sav gibiler, 
şehrimize ve bölgemize hizmet gelsin diye çırpınırken,
bu maksatla gazetesinde ve sitesinde,
"Heyecanlanmayanın memleket sevgisinden şüphe duyarım!" manşetleri atarken,

Bürokrasiyi hizmette yarışa teşvik ederken,

Siyasi kadroları,
Belediye başkanlarını,
Milletvekillerini, 
bölgesine daha çok hizmet getirmesi için teşvik ederken,

Bölge insanınada hizmetlere ve hizmet edenlere sahip çıkmasını özendirip, tereddütte olanları teşvik ederken,

Bazı gazeteciyim diyenlerin, 
bunu neredeyse bir kabahatmiş gibi algıya dönüştürme çabası asıl şaşılacak bir durumu ortaya çıkarıyor.

Sanki dedikodu gazeteciliği,
siyasilere veya bürokratlara yağcılık kokan gazeteciliği,

İnsanların özel hayatlarını kurcalayıp,buradan elde edebileceği kazanım peşinde olan gazeteciliği,

İhale ve rant takipçiliği yapılan gazeteciliği önemsetip,

Hizmet peşinde koşmayı ayıp sayan bir gazetecilik anlayışı allanıp pullanıyor gibi çok garip bir görüntü var.

***********

Siyasetçilerin var olma sebebinin,
"Halka hizmet hakka hizmettir."
anlayışı olmasını beklerken,

Kendisini çok pohpohlayanı ödüllendiren,
Siyasi geleceği garantiye alma çabasından dolayı, 
layık olan bürokrata değil,
düğmesini iliklemesini bilen,
emrin olsun demeyi beceren,
çok olup bizim olacağına az olsun benim olsun,
evvela ben anlayışında ki bürokrata sahip çıkan siyasilerin  cirit attığı bu şehrimiz,


Ülkemizin ilk sıralarında yer alırken, 
Bedelini, üçe bölünüp,
sanayi şehrinden, 
emekli kahvelerinin tıka basa dolu olduğu,
her geçen gün işsizliğin çaresini göçde gören, 
bir şehir haline gelerek ödedi ve ödemeye devam ediyor.

**********

Daha dün uyanıklıkta alternatifsiz olduğunu ağzını yaya yaya anlatanların şimdi çocuklarıda işsizlikden göç edenlerin arasında.

Dün küçücük menfaatler için siyasilere yağ çakanlar bugün yalnızlıklar içinde kıvranananlar olmuşlar.

Dün kendi şatafatları içinde sarhoş olan ama şehrimizin paramparça olmasına ve emekliler kampı haline gelmesine çanak tutan siyasetçiler bugün yalnızlığı ve unutulmuşluğu yaşıyor.

Bülent Ecevit çalışma bakanı iken işçimize verilen bir kalıp sabun hikayesi ile,
Veysel Atasoy'un ulaştırma bakanlığında bu bölgeye ve bölge insanına verdiği kıymetle ve hizmetle insanlarımızın kalplerinde hala yaşadığı bir gerçektir.

Şimdi karar vererek,
Eli ve yüreği vicdanlı siyasetçiye,
Eli ve yüreği vicdanlı gazeteciye,
Eli ve yüreği vicdanlı bürokrata sahip çıkmalıyız diyeceğiz.

Hizmet yolunda çırpınan gönüllere yardımcı olacağız.

Olmazların değil olurların peşinde koşan bürokratı, siyasetçiyi ve gazetecileri teşvik eden,

Ben ben diye koşturanlara ise mesafeli olanlardan hatta onları teşhir edenlerden olacağız inşallah.

İşte o zaman şehrimizin kaderinin değişeceğini,
Ufuk'ta yıldızının pırıl pırıl parlayacağını,
Heyecanını yitirmiş emekliler kentinin,
Heyecanları ve hedefleri olan,
mutlu ve umutlu insanların kenti haline geleceğini görürüz.