Osmanlı’da çok önemli hayır işlerine imza atan vakıflar, Devlet-i Aliyye’nin yıkılışıyla adeta yok olmaya bırakıldı. Günümüzde ise vakıfların önemli bir bölümü, Türkiye üzerinde hesapları olanlar tarafından maşa olarak kullanıldı. Vakıflar bu şer odakları için kullanışlı olma özelliğini korurken, sosyal medya çok daha iyi bir maşa olarak öne çıktı.
Osmanlı'da vakıflar, yüzyıllar boyunca hayır yapmak ve bu hayrın nesiller boyu devam etmesini isteyenler tarafından kurulmuş iyilik müesseseleri olarak görev yaptı. On binlerce hayrat müessesesiyle hayırseverliğin zirvesini yakalayan Osmanlı insanı, sadece insanlığa değil, tüm canlılara hizmet etmeyi kendisine ulvî bir gaye edinmişti. ‘Parasını Düşüren Çocuklar Vakfı', ‘Çocukları Gezdirme Vakfı', ‘Yetimlere Eğitim Vakfı', ‘Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu)', ‘Öğrencilere Bayramlık Elbise Vakfı', ‘Öğretmenlere İkramiye Vakfı', ‘Fakir Kızlara Çeyiz Vakfı', bu hayır kurumlarından sadece bir kaçıydı. Ancak Osmanlı Devleti'nin yıkılmasından vakıflar da payına düşeni aldı. Çok sayıda vakıf kapatıldı, gelir getiren mülkler satıldı, talan edildi, yok oldu.
Ali Kalkancı ve İskender Evrenosoğlu da vakıf kurdu
Modern dünyada ise vakıflar, hayır işlerinden ziyade çoğunlukla art niyetli devlet, kişi ve oluşumların kullanışlı maşaları oldu. Türkiye üzerinde hesabı olanlar iç ve dış mihraklar, vakıflar marifeti ile yaptırdıkları dezenformasyonlar, oluşturdukları algı ve çıkarttıkları karışıklıklarla hedeflerine ulaşmaya çalıştı. Türk demokrasi tarihinin yakın tarihteki kara lekelerinden 28 Şubat Postmodern Darbesine giden yolda sürecinin en önemli aktörlerinden olan Ali Kalkancı da vakıf kurucularından biriydi. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun oğlu Muhammed Zahit Karamollaoğlu ile Ali Kalkancı, 28 Şubat sürecinden hemen önce 26 Eylül 1996'da Feraiz İlim ve Edep Vakfı'nı kurmuşlar ve bu vakıf 2006 yılında mahkeme kararıyla kapatılmıştı. Peygamber olduğunu iddia ederek milleti aldatan İskender Evrenesoğlu da Mihr Vakfı'nı kurmuş, faaliyetlerini buradan yürütmeyi ilke edinmişti.
Hablemitoğlu ve Türkiye'deki Alman vakıfları
Alman vakıflarının Türkiye'deki casusluk faaliyetlerine dair bilgi veren ilk kitabı da Necip Hablemitoğlu kaleme almıştı. 2002 yılında uğradığı suikast sonucu hayatını kaybeden Necip Hablemitoğlu, öldürülmeden 1 yıl önce yayımladığı “Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası” adlı kitabında çarpıcı açıklamalarda bulunmuştu. Hablemitoğlu, Alman vakıflarının Türkiye'de yasal olmayan çalışmalar yaptığını, etnik ve mezhepsel ayrılıkları körüklediğini yazmıştı. Hablemitoğlu, "Türkiye'de Alman derin devletinin temsilcileri, gerçekte Alman Dış İstihbarat Servisi olan BND mensubu olup, bir kısmı diplomatik dokunulmazlık kapsamında, bir kısmı gazeteci, akademisyen, serbest araştırmacı, sendikacı kimliğinde; diğerleri de vakıf temsilcisi olarak kesintisiz faaliyet göstermektedirler" ifadelerini kullanmıştı.
CHP ile ilişkili Alman vakfı
Söz konusu kitapta, “Konrad Adenauer Vakfı, Körber Vakfı, Alexander von Humboldt Vakfı, Friedrich Ebert Vakfı, Friedrich Naumann Vakfı, Heinrich Böll Vakfı, Hans Seidel Vakfı özellikle dikkat çekenleridir” ifadeleri yer almıştı. Necip Hablemitoğlu, CHP ile Ebert Vakfı arasında bir ilişki olduğunu da ifade ederek, “Ebert Vakfı, Türkiye'deki siyasi partiler içinde en çok CHP ile ilişki içindedir” demişti.
100'den fazla FETÖ vakfı kapatıldı
15 Temmuz 2016'da ülkeyi kana bulayan FETÖ, vakıfları kirli emellerine alet eden örgütlerin başında geliyordu. Bu vakıflar sayesinde kendisine yandaşlar bulan örgüt, sinsi planlarını adım adım uyguluyordu. Bu vakıflardan en bilineni Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'ydı. Bu vakfı da bağımsız mahkemeler tarafından yüzden fazla FETÖ vakfı gibi kapatıldı.
Vakıfların yerini sosyal medya aldı
Yakın zamana kadar vakıflar marifetiyle yapılan algı operasyonları ve dezenformasyon, son dönemde sosyal medyadaki sahte hesaplarla yapılmaya başladı. Vakıfları mahkeme kararıyla kapatılan firari FETÖ'cüler, sosyal medyayı yalanları ve algı operasyonları için kullanan örgütlerin başında geliyor. Dezenformasyon Yasası ile, özellikle demokrasiye sekte vurmayı amaçlayan bu hesaplara, Avrupa Birliği ülkeleri ve ABD'de olduğu gibi anında müdahale edilebilecek.