Zemin ve şartlara göre tavır belirlemek uyanıklık olarak izah ediliyor artık. Zaman ve konjonktüre göre, senelerce savunduğu fikirlerden vazgeçip, yeni arayışlara girişmek artık çağdaşlık olarak benimsenmeye başladı.
Bazı menfaatlar uğruna birçok ölçü, prensip ve düsturu bir kenara koymakta herhangi bir beis görülmemeye başlandı.
Toplumun büyük bir kesimi çoğu zaman mağdurdan değil, mağrurdan yana; zayıftan değil güçlüden tarafa tercihini kullanıyor maalesef. Her halükârda haktan, haklıdan yana olan kişiler de elbette var. En zor şartlarda güçlüden değil, haklıdan yana olan hakperest insanlar hep olmuştur.
Ama böyle istikrarını, istikametini, merdane duruşunu muhafaza edenlerin sayıları sınırlı olmuştur her zaman. Bu hoş olmayan durumların yaşandığı yerlerin başında da siyaset alanının geldiğini belirtelim. Menfaatlerin, hile ve aldatmaların, inatlaşma ve tarafgirliklerin fazlasıyla yaşandığı alanlar siyaset arenaları olduğu için, bu sahada ahde vefa, hakta sebat, haklıya destek, zayıftan mazlumdan taraf olmak gibi insanî ve ahlâkî duruşları beklemek abes olur. Siyasi geçici gücü kendi hâkim gücü olduğu düşüncesine kapıldığı an o temelde sayılı günün bitmeyecek olacağını ve o günün gelmeyeceği düşünesi içinde oluyor insan, belki de siyasi merhametlerini beklemekten çok kişisel adalet beklemek lazım, topluma yukarıdan acınası bakan siyasiler aşağı indiği gün açınacak hikayelerin yaşandığı bir tablo içersin’de oluyorlar. Yaşadığımız coğrafyanın problemlerinden biri Tüm üstünlükleri sadece kendi mensup olduğu grup veya yakınlarına yahut ulusa/halka il veya ilçemize layık görme, bu uğurda istismara müsait herkesi ve her şeyi, ulus ve ümmet, çevre, seçimlerimiz, görüşlerimiz, duruşlarımız, seçimlerimiz çapında istismar etme teşebbüsleri ne acıdır ki haklıdan yana değil, güçlüden yana tavır alma zilleti olarak, ümmet coğrafyasının birçok alanında yaşanmaktadır.