14. Sayı Lamelif Dergisi (Kasım 2008) / KISSADAN HİSSE / Laleli Baba…
Bu yazı her hangi bir ima içermemektedir, konu sıkıntısı çektiğimden yazacak bir şey bulamadım, yukarıdaki dergiden “Kopyala, yapıştır” yaptım hoşgörünüze sığınıyorum, siz okurlarımın hoşgörüsüne güvenim tam da, makam sahiplerinden bazıları buna da alınganlık gösterir diye bir çekincem var.
İstanbul'un Laleli semtini bilenler bilir, bilmeyenler için söylemiş olalım, Lalelide yine bu isimle anılan tarihi bir cami vardır. Bu semt ve cami hakkında anlatılan ilginç de bir öykü vardır.
Laleli Camii'ni Sultan III. Mustafa yaptırmıştır. Sultan Mustafa bu camii yaptırırken; bu semtte Laleli Baba namında bir din büyüğünün yaşadığını, gerçek bir mürşit olduğunu, hikmetli sözler söylediğini öğrenir. Padişah bu zatla görüşmek, söz ve sohbetinden yararlanmak ister. Cami inşaatını denetlemeye geldiği bir gün, adamlarına Laleli Baba ile görüşmek istediğini bildirip davet eder. Padişahın buyruğu hemen Laleli Baba'ya ulaştırılır, O da hemen davete icabet eder
Uzun uzun sohbet ederler. Padişah, Laleli Baba'nın sohbetinden çok memnun kalır. İçinde bu zatla sık sık görüşme arzusu uyanır. Laleli'den ayrılacağı sırada, Laleli Baba'ya son bir soru sorar:
- Efendi Hazretleri, bu dünyada en güzel şey nedir acaba?
Laleli Baba cevap verir:
- Bu dünyada en güzel şey, yiyip içtikten sonra sıkıntısız bir şekilde def-i hacetini (büyük hace¬tini) yapabilmektir.
Hükümdar bu cevabı hiç beğenmez. Laleli Baba gibi büyüleyici konuşmalarıyla herkesi etkileyen bir zata da bu cevabı pek yakıştıramaz. Hatta biraz kaba bulur.
Padişah veda ederek maiyetiyle birlikte saraya döner. Fakat bu ziyaretin ertesi günü şiddetli bir kabızlığa yakalanır. Bir türlü büyük hace¬tini yapamaz. Sarayın bütün ilgilileri ve hekimbaşı seferber olurlar. Bilinen bütün tüm ilaç ve yöntemleri uygularlar fakat fayda etmez. Padişah acıyla kıvranır... Maiyetten birinin aklına Laleli Baba gelir. O belki bu derde bir çare bulabilir… Zaten başka denenmedik bir yol da kalmamıştır.
Padişaha danışılıp görüşü alındıktan sonra padişahın adamları hemen Laleli Baba'ya gidip saraya buyur ederler. Padişah doğum sancısı çeken bir kadından çok daha büyük acılarla kıvranmaktadır.
- Laleli Baba söyle sende var mıdır bu derdin bir çaresi? Aman beni kurtar!
Laleli Baba:
- Ben sizi bu dertten kurtarırım kurtarmasına ama o kadar kolay değil. Karşılık olarak ne vereceksiniz?
Padişah:
- Laleli'ye yaptırdığım o camii sana hediye edeyim.
"Yetmez" der Laleli Baba. Hanlar, hamamlar... Hatta Sultan Mustafa, Laleli'yi tamamıyla ona vermeyi bile teklif eder. Laleli Baba bir türlü "Tamam", "Yeterli" demez. En sonunda ağzındaki baklayı çıkarır:
- Ben sizi bu dertten kurtarmasına kurtarırım ama karşılığında saltanatı (padişahlığı) isterim.
Padişah kem küm eder ama sıkıntısı büyüktür. "Tamam" der. "Varsın saltanat senin olsun." Laleli Baba bir dua yapar, padişahın sırtını sıvazlar. "Haydi git, kurtulacak¬sın!" der. Gerçekten kısa sürede padişah sıkıntısından kurtulur. Kurtulur ama saltanat da elden gitmiştir. Şifa bulmanın sevincini, saltanatın elden çıkmasının üzüntüsü gölgeler. Laleli Baba, padişahın üzgün haline anlamlı anlamlı bakıp der ki:
- Bir saltanat ki bir def-i hacete değişiyormuş... Öylesine ucuz bir saltanat bize gerek değil. Al yine senin olsun!...
https://www.imzagazetesi.com.tr/yazar-def-i-hacet-ve-laleli-baba-214.html