Diyelim ki herhangi bir suçtan hüküm giydiniz, dava sonuçlandı ve aleyhinize bir ceza kararı çıktı, mahkeme de bu cezayı paraya çevirdi, yine devletimizin bir şefkati olarak cezanızı yirmi eşit taksitle ödemeniz için bir kolaylık sağladı. Buraya kadar -haklısınız, haksızsınız- her şey normal, sizde borcunuzu ödemek için mahkemeden evraklarınızı almaya gittiniz.? İşte asıl ceza buradan itibaren başlıyor. Mahkemeye girişteki kemerimizin tokasına kadar çıkarmamız ve ondan sonra X Ray cihazından geçmeye hiçbir itirazım olamaz, bu önemli bir güvenlik unsurudur ve yapılmalıdır. Kapıyı sorunsuz geçtikten sonrasına bakalım:
Giriş katındaki İnfaz bürosunun önünde bekliyorsunuz saat 13:45, henüz gelen-giden yok, biraz daha bekleyince yan taraftaki memurlara büronun ne zaman açılacağını sormazsak akşama kadar orada ağaç olacaktık ve nitekim sorduk o memurda -sağ olsun:” 4. Kata çıkın infaz bürosu orda” demesiyle ilk golünüzü yiyorsunuz ama sabır çekerken “ Ya mübarekler buraya bir not düşünde vatandaş beklemesin” demeyi de ihmal etmiyorsunuz, asansör bekleme, 4. Kata çıkma, infaz bürosunu bulma da hiç sorun olmadı, olmadı ama saat 14: 45 oldu, bekleme, evrak alma, asansörde geçen zaman, dışarı çıkma, sıcakta vergi dairesine yürüme derken saat 15:30 olmuş haberim yok, vergi dairesine ulaştığımda görevli memur: “bu günkü işlemleri sonlandırdık, yarın tekrar infaz bürosuna uğrayın evrakınızı alın, bu saatten erken gelin” deyip bizi nazikçe kovdu.
Ertesi günü bütün işimi-gücümü bıraktım erkenden mahkemenin yolunu tuttum, tekrar kapı güvenliğinden geçtim, bereket versin ki dünden kalan tecrübemle girişteki infaz bürosunun önünde zaman kaybetmeden derhal 4.kata çıktım aynı evrakı aldım, görevli memur. “Parayı yatırın makbuzu bana getirin” demesiyle tekrar “ya sabır “çekerek; “memure hanım parayı yatırdığımda zaten hesaplara geçecek bu sıcakta bu uygulama bize bir işkence” diye sitem ettim ama o memur orada bir emir kulu gereksiz bir tartışma yapmadan sıcağın altında vergi dairesinin yolunu tuttum, bu defa saatlere çok dikkat ediyorum, etmezsem aynı “Deli Dumrul” hikayesini yeniden yaşamak istemiyorum. Vergi dairesine vardım, sıra numarası aldım, bekledim, sıram geldiğinde gişeye gittiğimde bir şok daha! Görevli memur: “bir üst kattan tahakkuk servisinde makbuz alın gelin” bir ya sabır” daha çekerek acele ile bir üst kata çıktım, makbuzumu aldım gişeye geldim, bir lütuf gibi sıra bekletmediler hemen paramı yatırdım, yine o sıcağın altında mahkemenin yolunu tuttum, kapı güvenliğini tekrar geçebildim, 4. Kata çıktım oradaki memura makbuzu verdim. Gördüğüm kadarıyla makbuzun hiçbir önemi yok sanırım, memur: “masaya bırakın gidin” dedi, belki de makbuzun akıbeti çöp sepeti olacak gibi bir his oluştu bende…
Şimdi sayın yüce mahkemelerimizin yöneticileri -ki bu genel bir uygulamadır, sadece Zonguldak’ a özgü değildir – ve vergi dairelerimizin sayın yöneticileri; Dünya başka güneş sistemlerinde başka hayatlar arama derdine düşmüşken, biz hala nelerle uğraşıyoruz?
Sizler bulunduğunuz makamların önemine binaen empati yapma konusunda elinize kimse su dökemez, bir gün benim yaptığım işlemleri yapın demiyorum, benim yerime bir empati yapın, eğer yukarıda attığım başlıktan daha etkileyici bir başlık bulursanız, yazının başlığını tekrar değiştirim, anlattıklarımda en ufak bir abartı, ön yargı, art niyet varsa aynı sayfada kocaman puntolarla hepinizden özür dileyeceğim.
Son bir not: Bu yaşadığım sorunu sadece ben yaşamıyorum, binlerce vatandaş yaşıyor ama onların bu sorunu yazacak bir gazetesi yok, ben onlar adına da bu sorunu dile getirmiş olayım, umarım sorunun çözümü konusunda bir katkım olur.
Yazan: Metin Çelik