AÇIKLAMALARINIZA DİKKAT EDİN, OCAKLARIMIZ ATEŞ DÜŞÜRMEYİN

Ayı on fıkra bilirmiş dokuzu armut üzerine, biri de bal üzerine...

Abone Ol

Bizimki de bu misal yıllardır Zonguldak ve TTK için yazıyoruz…

Yazmasam suçluluk psikolojisine giriyorum, yazsam birileri tersten okuyor ve “ bırakın bu kurumun yakasını” diye anlamsız bir suçlama ile suçlanıyoruz, yazımın hemen başında belirtmek isterim ki bu kurumun devamı için canla başla mücadele ederim, ben bu kurumun ekmeğini yıllarca yedim nankörlük edemem.

Daha önceki yazılarımda dilimde tüy bitene kadar anlattım; Bu kurum bu hantal yapısıyla, ve bu sistemle dünya taşkömürü piyasasıyla rekabet edemez, taşkömürü artık eskisi gibi stratejik bir ürün de değil, bunu kabul etmek zorundayız, eskisi gibi artık topla. Tüfekle göğüs göğse muharebe yok artık, artık en başarılı savaş ekonomik savaştır, eğer ekonominiz iyi değilse ve her konuda dışa bağımlı iseniz ne bit Türk Cihana Bedel olur, ne de Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur lafı gerçeği yansıtır. Üreteceksiniz, fazla üreteceksiniz, satacaksınız dünyayı avucunuzun içine alacaksınız, dünyanın egemeni olacaksınız ki yaptığınız her şey yanlış ve zulüm bile olsa kimsenin gıkı çıkmasın, diyelim ki iyi bir ekonominiz yok ve namerde muhtaç durumdasınız Allah korusun doğrularınız bile yanlış sayılır, yapmadığınız bir soykırım da bile barbar olursunuz.

Uzatmıyorum; Son zamanlarda “19 kamu kurumunun özelleştirileceği ve bunların içinde TTK nın da olduğunu, bu kurumların başına hazineden bir yönetim kurulu başkanı atanacağını  ve bu şekilde bu kamu kuruluşlarının özelleştirileceğini ve satılacağını” diye başlayan ve devam eden açıklamalar yapıldı, süreç devam ediyor. Bu ve benzeri durumları daha önceden çok yaşadığımız için aynı senaryonun tekrarı gibi geldi bana, önce ortaya bir konu atılır kamuoyunca tartışılır, tepkilere bakılır ve ona göre vaziyet alınır, şimdi de aynısı oldu hükümet 19 kamu kuruluşunun özelleştirileceğini açıkça söylemedi ve tavşan kullanarak ortaya bir zarf attı, bizlerde bunu sakız ettik ve çiğnemeye başladık ancak yaşadığımız tecrübelere göre bu zarf hiç boşuna atılmadı, niyet üzüm yemek değil her zamanki gibi bağcıyı dövmektir bunu görmemek demek için kör, sağır yada pusuda bekleyen kurt gibi art niyetli olmak lazım.

Bütün bu tartışmalar her ne kadar yeni değilse ve her ne kadar nihai sonuç belliyse de bazı etkili ve yetkili makamlarda bulunanların açıklamaları bir vurdumduymazlık örneği… 1990 yıllarda bu günkü tehlikeyi görenler yaklaşık 30-40 yıl sonra haklı çıktılar, şimdi bugünden yapılacak bir uygulamanın sonuçlarını görmek için yaşanmış tecrübelerden ders almak yerine bir 30 yıl daha bekleyerek: “bak gördünüz mü?” demenin açıklamasını bu sayfalardan yaparsam bu gazete kapanır.

Tekrar ediyorum bu sistemle Yaklaşık 550 mühendis ve teknik elemanın çalıştığı bir kurum kişi başına günde 300-400 kg kömür çıkarıp, yıllık 400-500 milyon dolarlarla ifade edilen bir zarar bütçesi yapıyorsa buna dünyanın hiçbir yerinde müsamaha gösterilmez ve böyle bir sistemi de savunmak için deli olmak lazım.

Lanet olsun! Peki çözüm ne?

Çözüm: Yaklaşan tehlikeyi görerek ve sonucu bilerek ve de buna karşı

çıkanlara : “halüsinasyon görüyorlar” diyen bir İl Başkanı dersine daha çok çalışmalı,

Bir tarihte seçime yakın Zonguldak’a gelen Enerji Bakanının ağzından işçi alınacak açıklamasını beklerken tam tersi bir açıklama ile geri döndüğünde GMİS başkanı sayın Hakan YEŞİL’in : “Hiç şık olmadı” gibi mahcup bir açılaması,

Son zamanlarda yapılan ve aynı paralelde kuruma hazineden bir yetkilinin atanması sonrası sayın başkanın. “ Boş olan kadroya yapılan bir atama” diye yine “umarım hükümeti incitmedim” türü açıklamasını yapan bir sendika başkanının da gerçeği görmesi için bir 30 yıl daha bekleyemeyiz.

Sonuç olarak bir taraf: “düğün olsun da anamın düğünü olsun” havalarında, bir taraf da mevcut konumunu kurtarmanın ve “ne şiş yansın, ne kebap” misali günü kurtarma telaşındalar oysa: “bindik bir alamete, gedeyoz kıyamete”

Bu kentin kömürü her ne kadar dünyayla rekabet edecek durumda değilse de bize yetecek kadar kömürümüz var ve bunu ekonomik olarak sisteme kazandırma şansımız hala var, buradan tüm taraflara ricamdır henüz vakit varken lütfen biraz sağduyu ve biraz özveri, bu kentin ocakları için bu tür gereksiz tartışmaları yapmanın kimseye faydası olmadığı gibi çözüm varken kılımızı kıpırdatmıyoruz bari susalım da her gün ölümle burun buruna çalışanların moral ve motivasyonları bozulmasın, dilim varmıyor demeye bir şey yapamıyorsanız susmanız daha hayırlı olacaktır, yahut AÇIKLAMALARINIZA DİKKAT EDİN, OCAKLARIMIZA ATEŞ DÜŞÜRMEYİN…